Kış yaklaşırken sokaklarda aynı telaş başlar:
Kömür fiyatları artar, doğalgaz faturaları konuşulur, kombi dereceleri tartışılır.
Ama kimse sormaz: “Gerçekten enerji tasarrufu yapabiliyor muyuz?”
Yoksa sadece vicdanımızı mı ısıtıyoruz?
Enerji tasarrufu artık sadece teknik bir mesele değil;
yaşam biçimimizin, konforumuzun ve hatta alışkanlıklarımızın aynası.
Bir evde ışıklar sabaha kadar yanıyorsa, o evde sadece elektrik değil, farkındalık da tükeniyordur.
Bir binada pencerelerden sıcaklık kaçıyorsa, aslında ülkenin geleceği de o pencerelerden süzülüyordur.
Kış, bize doğrudan bir ders verir:
Isınmanın bedeli vardır, ama bilinçli olmanın kazancı daha büyüktür.
Kombiyi kısmak bir çözüm olabilir ama asıl mesele “ısının nereye gittiğini” anlamaktır.
Yalıtımsız bir duvar, yanlış havalandırma, sürekli açık bir pencere…
Bunlar küçük ihmaller gibi görünür, ama ülke ekonomisinin gizli delikleridir.
Bugün enerji fiyatları kadar, enerji bilinci de tartışılmalı.
Çünkü asıl tasarruf, sadece “harcamamak” değil, “doğru kullanmak”tır.
Tasarruf, faturayı değil, geleceği düşünen insanların işidir.
Belki de bu kış,
ısı kaybını değil, bilinç kaybını durdurma zamanı.
Bir ülkenin enerjisi yalnız doğalgazla değil, farkındalığıyla da ölçülür.
Ve biz, enerjiyi korudukça sadece evlerimizi değil, yarınımızı da ısıtırız.